Aslında bu sayıda bütün dinleri içersinde toplayan eleştirel bir yazı yazmak isterdim ama İslam’a dair o kadar çok dile getirmek istediğim sıkıntı var ki diğerlerine yer kalmıyor. Belki başka bir sefere.
Zaten kendimi bildim bileli var olan İslamiyet’in dünya genelindeki bozuk imajı son zamanlarda iyice gözüme batar hale geldi. Bunun sorumlusu olarak gösterilebilecek tek bir topluluk yok. Aslında bu durumu dert edinmeli mi orası da ayrı bir muamma. Sonuçta bir şeyin gerçek değeri onun hakkında yürütülen fikirlerden bağımsızdır. Ama diyorum ya, son dönemde hem kendi çevremde hem de dünya genelinde o kadar çok sık olmaya başladı ki rahatsızlık verici bir hal aldı bu durum. Bunun birden çok nedeni var tabi ki.
Namaz
Tamam, Oruç Tamam, Ahlâk?
Önce çuvaldızı kendimize batırmak istiyorum.
Yurtdışındakileri bilemem de, en azından biz türk müslümanlar olarak çağın bilgisinin, dahası kendi dini bilgimizin çok gerisinde kaldık. Kocaman bir cahil Müslüman topluluğu var şu anda. İlk ayeti “Yaratan rabbinin adıyla oku” olan bir kutsal kitaba ancak bu kadar aykırı gidebiliriz. Biz okumuyoruz. Ancak dinliyoruz. İmamları dinliyoruz, hacıları dinliyoruz, hocaları dinliyoruz. Ama okumuyoruz. Bilgiyi birinci kaynaktan almak varken hep araya başka aracıları sokuyoruz. Kitap okuma alışkanlığı edinerek kendini yetiştirmeyi geçtim, bir araştırma yapacak olsak Kuran’ı baştan sona kadar okumuş Müslüman sayısı oranı çok düşük çıkacaktır. Eminim bundan. Yeterli ve doğru bilgiyi edinmeyen/edinemeyen bir Müslüman ne dinini doğru yaşayabilir, ne de bunu başkasına aksettirebilir. Peygamberin bize iki emanetin biri olan Kuran’a rağbet bu mu olmalıdır?? Ama bu teneke halimizle bir ateistle din tartışmasına girmeye bayılırız. Öyle de cevvaliz.
Keşke bilgisizlikle bitseydi. Ama bitmiyor. Ahlâksızız da. İslamiyet’i sadece namaz kılmak, oruç tutmaktan ibaret sanan insanlar yüzünden geliyor başımıza ne geliyorsa. Ahlâksız bir müslüman inananı dinden uzaklaştırabileceği gibi, güzel ahlaklı bir Müslüman da inanmayanı dine yaklaştırır. Fakat biz ne yapıyoruz? “İmanı en kuvvetli kişi, ahlakı en güzel ve hanımına en yumuşak olandır.” ve “Kıyamet günü, mü'minin mizaninda güzel ahlaktan daha ağır basan bir şey yoktur.” diyen güzel ahlâklı bir insanın takipçisi olarak başka yollar deniyoruz. Mesela her Ramazan oruç tutmayanlara restoranda dayak atmakta bir beis görmüyoruz. Daha bu yaz, Beşiktaş’ta bir grup turiste sahur vaktinde içki içtikleri sebebiyle dayak atıldığı haberini görmüştüm. Müslümanlar bitti şimdi müslüman olmayanlara da mı dadandık? Gerçi turist olması Müslüman olmayacağı anlamı taşımıyor ama biz de böyle bir ayrım da yok artık. “İster inansın ister inanmasın benim istediğim gibi yaşayacak” kafası var. Ama en ufak anti-islam eleştiride “dine saygı göstermiyorlar” diye de öter bunlar. Saygı denilen şey karşılıklı gösterilebilen bir şeydir. Saygı gösteresin ki saygı bekleyesin. İnsanları geçtim hayvana bile değer vermiyoruz. Kedi-köpek tekmeleyen bir ümmet olarak hayvanlara güzel davranmayı öğütleyen Hz. Muhammed’e komşu olmak istiyoruz.
AKP Ve IŞİD Etkisi
Muhafazakarız diye geçinen AKP’nin yakın zamana kadar başındaki isim ve onun müritlerinin Gezi’den bu yana o kadar çok yanlışı oldu ve o kadar çok kirli çamaşırı çıktı ki ortaya, insanlarda doğal olarak “Ağzından Allah kelimesi eksik olmayan adam böyleyse diğerleri kim bilir ne durumdadır” fikri oluştu. “Bakara makara diyerek twitter’a ayet çakan” bir milletvekilimiz olduğunu öğrendik mesela. Şimdilerde ortalarda görülmüyor.
Sınırın dışına çıkarsak son ayların gündemi IŞİD var tabi ki. Bu sadece Türkiye’de dünya çapında anti-İslam görüşe malzeme veriş durumda. Ama şöyle de bir gerçek var ki o coğrafya da IŞİD’den önce de zaten hiç kan durmuyordu. Sadece eli kanlı olanlar değişiyor. Hepsi bu. Hiç unutmuyorum, 2 yıl önce orta doğu’da yine benzer olaylar vardı. Bir bayram namazında imam efendi şöyle demişti:
“Yarın hristiyanına yahudisine "gelin İslamiyet
barış dinidir" diye çağrı yapsak adam demez mi "ulan siz daha
birbirinizi öldürmekten alıkoyamıyorsunuz kendinizi, bize mi barış
getireceksiniz?!" diye. “
Doğru
söze ne hacet.
İslami terör örgütlerinin haberlerini
gördükçe PKK’yı saldırdıkları için elinde çekirdekle “oh yesinler birbirlerini”
diyen kesim, cihat kafasıyla bu gruplara katılan cahil kesim, “IŞİD gerçek İslam’ı
temsil ediyor” diyen eleştiriye her daim hazır inançsız kesimin yanında bir
grup daha var. Bütün bu yaşananlardan utanç duyan insanlar. Hani televizyon izlerken başkasının yerine
utanırsın ya bazen. Aynı o his işte. Biz de başka Müslümanlar yerine
utanabiliyoruz. Ve fakat bunun doğru olmadığını ifade etme amacıyla kurduğumuz
cümle de “gerçek İslam bu değil” oluyor. Bu o kadar çok sık tekrarlanıyor ki
zamanla “benim kürt arkadaşlarım da var” gibi klişeleşmiş ve içi boşaltılmış
bir cümle haline geliyor. Ama söyleyin, bunu ifade etmenin başka yolu ne
olabilir? Yani bir Müslüman hırsızlık yaptığında, bir kadına tecavüz ettiğinde,
adam öldürdüğünde bu yaptığının İslam’da yeri olmadığını ve bunun dini
inancıyla bağdaştırılmaması gerektiğini nasıl ifade edebiliriz? Söyleyin, öyle
ifade edelim. Çünkü bu örnekleri göstererek bahsi geçen eylemleri
gerçekleştiren kişileri suçlamak yerine İslamiyet’e çamur atmak çok abes. Neden
insanların bıçakla yaptıklarına göre yargılamak varken o bıçağı üreteni
yargılıyoruz?
Madalyanonun Diğer Yüzü
Yakın zamana kadar herhangi bir dini inanışı olmayanlara karşı elimden geldiğince hoşgörülü ve yapıcı davranmaya çalıştım. Fakat girdiğim birkaç diyalogdan sonra yavaş yavaş bu iyi niyetimi kaybettim. Neden biliyor musunuz? Yukarıda dedim ya, karşılıklı olmayınca bir yerden sonra film kopuyor.
Her şeyden önce şunu fark ettim. Başta Müslümanları ve diğer dini kesimleri hoşgörüsüzlükle şuçlayan bu arkadaşlar haklılık payı olmalarına rağmen nedense kendileri de hoşgörülü değiller. Yani kendisini dinsiz köpek denmesinden şikayet eden biri bakıyorsunuz gayet de islam’a sövüp sayabiliyor. Sakın sana dinsiz köpek denmesinin sebebi senin de onların peygamberine hakaret etmen olmasın? Ben ateist kimselerle diyalog halinde olduğumda şimdiye kadar hep saygılı bir üslup kullanmaya çalıştım, iyi örnek olmak amacıyla. Fakat son derece lakayıt tavırlarla karşılaştım. Buna da gerçekten şaşırdım. Üzüldüm. Çünkü güzel lisanla bir ateist ve bir dindarın bir konu üzerinde faydalı bir tartışmaya girebileceği kanaatindeyim. Fakat seviye sübyancı arap seviyesinde olunca bu pek mümkün olmuyor mesela.
Bu durumdan daha önemli bir şey daha var. Belki fark etmişinizdir. Çoğu ateist Kuran’ı baştan sona okuduğunu iddia eder. Ben de çok sayıda denk geldim. Doğal olarak da gerçekten İslamiyetle uyuşmadıkları için kabul etmediklerini düşünüyordum. Fakat gerçek bu bildiğim. Net bir şekilde söyleyebilirim ki, bilmiyorlar. Çoğunu kafası basma kalıp şeylerle doldurulmuş agnostik forumları gibi. Örneğin sokaktan bir ateist çevirseniz size söyleyeceği ilk saldırı argümanı Tevbe Suresinin 5. Ayeti olacaktır.
Yakın zamana kadar herhangi bir dini inanışı olmayanlara karşı elimden geldiğince hoşgörülü ve yapıcı davranmaya çalıştım. Fakat girdiğim birkaç diyalogdan sonra yavaş yavaş bu iyi niyetimi kaybettim. Neden biliyor musunuz? Yukarıda dedim ya, karşılıklı olmayınca bir yerden sonra film kopuyor.
Her şeyden önce şunu fark ettim. Başta Müslümanları ve diğer dini kesimleri hoşgörüsüzlükle şuçlayan bu arkadaşlar haklılık payı olmalarına rağmen nedense kendileri de hoşgörülü değiller. Yani kendisini dinsiz köpek denmesinden şikayet eden biri bakıyorsunuz gayet de islam’a sövüp sayabiliyor. Sakın sana dinsiz köpek denmesinin sebebi senin de onların peygamberine hakaret etmen olmasın? Ben ateist kimselerle diyalog halinde olduğumda şimdiye kadar hep saygılı bir üslup kullanmaya çalıştım, iyi örnek olmak amacıyla. Fakat son derece lakayıt tavırlarla karşılaştım. Buna da gerçekten şaşırdım. Üzüldüm. Çünkü güzel lisanla bir ateist ve bir dindarın bir konu üzerinde faydalı bir tartışmaya girebileceği kanaatindeyim. Fakat seviye sübyancı arap seviyesinde olunca bu pek mümkün olmuyor mesela.
Bu durumdan daha önemli bir şey daha var. Belki fark etmişinizdir. Çoğu ateist Kuran’ı baştan sona okuduğunu iddia eder. Ben de çok sayıda denk geldim. Doğal olarak da gerçekten İslamiyetle uyuşmadıkları için kabul etmediklerini düşünüyordum. Fakat gerçek bu bildiğim. Net bir şekilde söyleyebilirim ki, bilmiyorlar. Çoğunu kafası basma kalıp şeylerle doldurulmuş agnostik forumları gibi. Örneğin sokaktan bir ateist çevirseniz size söyleyeceği ilk saldırı argümanı Tevbe Suresinin 5. Ayeti olacaktır.
“Şu haram aylar bir çıktı mı artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe ederler ve namaz kılıp zekatı verirlerse onları serbest bırakın. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Artık bunu o kadar çok gördüm ki midem kalkıyor. Bu Kuran’ın hepsini okuduğunu iddaa eden arkadaşlar gözlerini biraz kaldırıp surenin 1. Ayetini göremiyorlar nedense.
“Bu, Allah ve Peygamberinden, antlaşma yaptığınız müşriklere bir ültimatomdur.”
Sorun
kendiliğinden çözülüyor zaten. Kuran bir kişinin 1-2 ayda yazdığı kurmaca bir
bestseller değildir. Tam 22 yıl 2 ay 22 gün sürmüştür tamamlanması. Her bir
ayetin indiriliş gayesini ve o ayetin indiğinde ki olay zincirini bilmek, tabi
ki bize Kuran’ı çok daha iyi kavrama fırsatı verecektir.
Devamlı surette öne çıkarılan iddialardan biri de İslamiyet’in kadını bir insan değil mal gibi gördüğü iddiası. İspat olarak gösterdikleri şeyler de çoğu zaman Nisa suresinden ayetler oluyor. (Bahsi geçen ayetlerin tartışılması ayrı bir yazı konusudur ve burada yer verilemeyecek kadar teferruatlıdır.) Ama dedim ya, hep basma kalıp şekilde. Aslını astarını araştıran çok az. Günümüz kadınının en çok mağdur edildiği konulardan ikisi taciz ve tecavüz iken, İslam 1400 yıl evvel başta gözle olmak üzere her türlü taciz ve tecavüzü erkeğe yasaklamıştır. Fakat nedense bu hiç gündeme getirilmez. Varsa yoksa Nisa suresi. Daha geçen gün ekşi sözlükte bir yazar İslam’ın, kesin bir dille kadının seksten zevk almasını yasakladığını, kadın cinselliğini ise sadece üremek amaçlı hoş gördüğünü iddia etti. Ben de gayet normal bir dille bu iddiasını destekleyen herhangi bir ayet ya da hadis olup olmadığını sordum. Bolca bulunduğunu ve Nisa suresinden başlayabileceğimi söyledi. Özelikle verebileceği bir ayet istediğim de ise cevap vermekten sakındı kendisi ve konuyu dolandırmaya başladı. Açıp Nisa suresini baştan sona okudum. Tabi ki beyefendinin iddia ettiği gibi kadına cinselliğin yada cinsel zevkin haram kılındığı herhangi bir ayet göremedim. Bunu da belirtmeme rağmen beyefendiden bir daha hiç karşılık gelmedi. Ama kendisi İslam hakkında hâlâ atıp tutmaya devam edebiliyor. İnsanın bu noktadan sonra söyleyebileceği tek şey oluyor: “Ne halin varsa gör.”
Halbuki
peygamber bunu öğütlemiyor.
Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenâlık yapanlara da fenâlık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size fenâlık yapanlara karşı aynı şekilde mukâbelede bulunmayıp iyilik yapabilmektedir.
(Tirmizî, Birr, 63)
Maalesef topluluklar arasında köprü kurmak, duvarları yıkmaya çalışmak hakikaten de peygamber sabrı istiyor herhalde. Fakat benim tolerans ve iyi niyetim iyiden iyiye azaldı. Artık ben de birbirine tahammülü olmayan koca insan yığınları gibiyim. Teşekkürler.
Maalesef topluluklar arasında köprü kurmak, duvarları yıkmaya çalışmak hakikaten de peygamber sabrı istiyor herhalde. Fakat benim tolerans ve iyi niyetim iyiden iyiye azaldı. Artık ben de birbirine tahammülü olmayan koca insan yığınları gibiyim. Teşekkürler.
İslamiyet’e
yaptığı suçlamaları temellendirecek ayetleri göstermekten aciz, gösterse Müslüman
adama "Bu konularda konuşurken Kuran'ın dışına çıkın" diyen kafalarla
ancak bu kadar oluyor. Sorun şu ki, iki taraf da saldırı pozisyonun da oldukça
iş içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Birilerinin gelen saldırıları göğsünde
yumuşatıp bizi bu kısır döngüden çıkarması gerek. Bu görevde biz Müslümanlara
düşüyor.
Elinden daha iyisi gelen varsa bir adım öne çıksın!
Hem inananlardan.
Hem inanmayanlardan.
Mert Veznikli
mertveznikli@gmail.com